Açıklama: Tarikat Ehli Fatih Sultan Mehmed ve Akşemseddin Hz. üzerine bir yazı..
Kategori: Tasavvuf-Nakşibendilik
Eklenme Tarihi: 03 Eylül 2012
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 23:17
Site: Nakşibendi Tarikatı - Öz değerleriyle birlikte.
URL: http://www.naksibenditarikati.com/detay.asp?icerikID=135
Nakşibendilik, Bahâuddin Nakşibend Muhammed b. Muhammed el-Buhârî'ye (Şahı Nakşibendi hz.) (ö. 718/1318) nispet edilen tarikatın adıdır. Ashabı Kiramdan ise Ebu Bekir Sıddık (ra) Efendimize, oradan da Alemlerin Efendisi Hz. Muhammed Mustafa (SAV) Efendimize dayanır.. Şahı Nakşibendi hz., Buhara'ya 9 km. uzaklıkta bulunan Kasr-ı Arifân'da (eski adı Kasr-ı Hinduvan) doğdu. Şahı Nakşibend henüz üç günlük bir çocuk iken Muhammed Baba Semmâsî (ö. 740/1339) tarafından mânevî evlatlığa kabul edildi. Baba Semmâsî hz., bu çocuğun ilerideki tasavvufi terbiyesini, yanında bulunan Seyyid Emir Külâle hazretlerine havale etti. Şahı Nakşibendi hz., her ne kadar Seyyid Emir Külâle hazretlerine intisap etmiş ise de, muteber kaynakların verdiği bilgiye göre, onun gerçek şeyhi, kendisinden yıllar önce vefât etmiş olan Abdulhâlik Gücduvânî hazretleri(ö. 617/1220)'dir.
Şahı Nakşibendi hz., Baba Semmâsî hazretlerinin vefâtından sonra Semerkant'a gitmiş, oradaki dervişlerle sohbette bulunmuş, kısa bir süre içerisinde onların saygısını kazanmış ve tekrar memleketi olan Kasr-ı Arifân'a dönmüştür. Hanefi mezhebine mensup olan Şahı Nakşibendi hz., halka her fırsatta sohbet eder, va'z ve nasihatte bulunur ve "bizim tarikimiz sohbet üzerinedir" diyerek müritlerini buna teşvik ederdi. Şahı Nakşibendi hz., ölümünden bir gün önce müritlerine, kendisinden sonra halifelerinden Muhammed Parsa'ya tabi olmalarını vasiyet etti. Şahı Nakşibendi hazretlerinin evrâd'ından başka bir eserine rastlanmamıştır.
Şahı Nakşibend hazretlerinin vefatından sonra, tarikat Alaüddin Attar hazretleri, Zahid Bedahşi hazretleri ve Muhammed Parsa hazretleri tarafından geniş bir alâna, özellikle İmam Rabbânî hazretlerinin gayretleriyle Hindistan ve çevresinde yayıldı. Bu tarikat, Fatih Sultan Mehmed zamanında, Molla İlâhî Simâvî hazretleri (ö. 896/1490) aracılığıyla İstanbul'a girdi. XVIII. yüzyılda Mevlana Diyaeddin Bağdadî hazretleri ile Osmanlılarda genişledi ve istikrar kazandı. Osmanlı padişahları Nakşibendiliği himâye ettiler. Daha sonraki yıllarda Nakşibendiyye tarikatının Mevlâna Halid-i Bağdâdî hazretleri (ö. 1242/1826) tarafından kurulan Halidiyye kolu, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde, Suriye ve Irak yörelerinde yayıldı.
Kaynaklarda bu tarikatın üç koldan Hz. Peygamber'e kadar ulaştığı ifade edilir. Nakşibendiyye tarikatının esaslarını şu şekilde özetlemek mümkündür: Dini kurallara uyarak zahiri, tarikat ile batını temizlemek, hakikat ile ilâhî yakınlık elde etmek ve marifet ile Allah'a ulaşmak. Bu tarikatta Kur'ân ve sünnete bağlı kalmaya büyük önem verilmiş, haramlardan ve kötü alışkanlıklardan korunmak için tövbe, istiğfar, zikir, tefekkür, nafile namazlar, Kur'ân okuma ve ilimle meşgul olmak tavsiye edilmiştir. Bu şekilde nefsi yenerek kalbi kontrol altında tutmaya murakabe adı verilir. Bu tarikatta zikir sessiz yapılır. Topluca yapılan zikre "hatm-i hâcegân" denir.
Fotoğraftaki yer; Adıyaman Kahta ilçesi
Menzil köyü... Köy meydanı ve yola doğru taşan
kalabalık..