Açıklama: Nakşibendi terbiye okulu hakkında öz bir yazı..
Kategori: Tasavvuf-Nakşibendilik
Eklenme Tarihi: 25 Ocak 2011
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 15:35
Site: Nakşibendi Tarikatı - Öz değerleriyle birlikte.
URL: http://www.naksibenditarikati.com/detay.asp?icerikID=75
Nakşibendî terbiye okulu, hicri: 791, miladi: 1389 tarihinde vefat eden Hace Muhammed Bahauddin Nakşibend Hz.lerinin temel usullerini belirlediği bir manevi terbiye sistemidir. Onun adına nispet edilerek “Nakşibendîlik” diye anılmaktadır.
Bu terbiye yolu ve usûlü, Şah-ı Nakşibend Hz.leri ile başlamış değildir. Kendisi bu yolun usûl, adap ve feyzini önceki büyüklerden almıştır. Bu terbiye yolunun usûl ve âdabı, silsile yolu ile Hz. Ebu Bekir Sıddık’a (r.a) ve ondan Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimize ulaşmaktadır. Terbiyenin başında ve merkezinde alemlere rahmet olan Hz. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz bulunmaktadır. Bu terbiye yolunun temel özelliği gizli zikir ve ilahi muhabbettir. Bu zikir ve terbiye yolu, tarih içinde gelen mürşidlerin ismiyle farklı adlarla anılmıştır.
Hz. Ebu Bekir Sıddık’tan (r.a) sonra bu yola “Sıddıkiyye” ismi verildi. Hz. Beyazid-i Bistamî’ye (k.s) kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra “Tayfûriyye” ismi verildi. Tayfur, Beyazid-i Bistamî’nin bir diğer adıdır. Hâce Abdulhâlik Gücdevanî Hz.lerine kadar bu isimle anıldı. Ondan sonra, “Hâcegâniyye” ismi verildi. Şah-ı Nakşibend Hz.lerine kadar bu isimle anıldı. Şah-ı Nakşibend Hz.lerinden sonra, “Nakşibendiyye” ismi verildi. Bu yol bu isimle İslam alemine yayıldı, meşhur oldu. Diğer kollardaki isimler zamanla unutuldu. Bu yol, Mevlana Halid Bağdâdi’den sonra “Nakşibendî Hâlidiyye” ismiyle de anılıp yayıldı. Bu gün Anadolumuzda yaygın olan kol “Halidiyye” koludur. Bu yol, günümüzde Şah-ı Nakşibend Hz.lerine nispet edilen meşhur ismiyle “Nakşibendîlik” şeklinde anılmaktadır.
Nakşibend, “nakş” ile “bend” kelimelerinden oluşmuş bir terkiptir. Bir isim değil sıfattır; ancak isim gibi meşhur olmuştur.
Nakş, bir şeyi bir yere nakşetmek, nakış gibi işlemek, hiç çıkmayacak hâle getirmek, mühür gibi kazımaktır.
Bend, Farsça bir isim olup, dilimizde hem isim, hem sıfat olarak kullanılmaktadır. İsim olarak, bağ, kelepçe, baraj, bent, kemer gibi manalara gelmektedir. Sıfat olarak, sıkıca bağlı, iyice bağlayan, kuvvetlice bağlanmış manalarına gelir.
Kalbe Allah zikrini hiç çıkmayacak şekilde nakış gibi işledikleri ve ondan hiç kopmadıkları için, gizli zikir sahiplerine Nakşibendî denmiştir.
Tarikat yol ve usul manasındadır. Tarikat bir din ve mezhep değil, dini anlama ve yaşama şeklidir. İnsanı terbiye için kurulmuştur. Tarikatlar terbiye için tercih ettikleri usullere ve zikirlere göre farklı adlarla anılmışlardır. Tasavvufun kaynağı, doğunun felsefesi, batının batıl dinleri değil, Kur’an ve sünnettir.
Bütün manevi terbiye yollarına kısaca “tasavvuf” denir.
Nakşibendi terbiyesi, gizli zikir usulü üzerine kurulmuştur. Bu usulü benimseyen büyük veliler tarafından geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu usul ve adaplar bizzat Kur’an ayetlerinden, rahmet Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v) Efendimizin sünnetinden ve O’nun şerefli Ashabının (r.anhüm) hâllerinden alınmıştır. Her şeyi ile Kur’an ve sünnete bağlıdır. Bu yolun usul ve âdapları, Kur’an ve sünnette ya açıkça belirtilmiş, ya da işaret, delalet ve sükût yoluyla kabul edilmiştir. Yani, İslam’ın ruhuna uymayan hiçbir şey yoktur.
Fakihler nasıl fıkıh alanında içtihat yapma yetkisine sahiplerse kâmil mürşidler de, ahlak ve terbiye alanında içtihat etme, yeni usuller belirleme yetkisine sahiptirler.
Bu terbiye sistemi yeni bir din değildir; dinin ahlak derslerini talim ve tatbik eden bir okuldur. Hedefi, insanı güzel ahlaka ve Allah rızasına ulaştırmaktır. Metodu, muhabbetle kalpleri Yüce Allah’a bağlamaktır. Temel usulü gizli zikir, toplu zikir, muhabbet, sohbet, rabıta, teveccüh, tasarruf, hizmet ve edeple nefsin çirkin sıfatlarını ıslah etmektir.
Dinimizin bize öğrettiği amel ve edepler iki kısımda özetlenebilir:
1- Zahiri hâller: Vücudumuzun dış azaları ile yaptığı bütün ibadetleri içine alır. Yeme içme, temizlik, alış-veriş, aile hukuku gibi vazifeler de bu kısma girer. Bu vazife ve edepler fıkıh kitaplarında anlatılmaktadır. Hangi vazifeyi yapıyorsak, onunla ilgili ilahi emri ve edebi öğrenmemiz gerekir.
2- Batıni hâller: Kalbin gafletten uyanması ve zikirle ihya edilmesi, nefsin manevi hastalıklardan arındırılması, ruhun ilahi huzura yükselmesi, böylece insanın ilahi nur, ilim, aşk, edep ve güzel ahlaka ulaşmasıdır. Zahiren ve batınen terbiye olan insanın elde edeceği en büyük nimet güzel kulluktur. Bu hâle kısaca ihsan mertebesi denir. İhsanı yukarıda tarif ettik. Bu yol herkese açıktır. Bütün insanlar bu edeplere ve nimetlere davet edilmiştir.
Zâhirî ve bâtınî edepleri koruyan kimse ihsan mertebesini elde eder. Bu mertebeyi elde eden kimse Yüce Allah tarafından sevilir, O’nun huzurunda kabul görür. Kalbi ilahi sevgi, huşu, haya ve haşyet ile dolar.
Arifler Yolunun Edebleri - Semerkand yayınları
Seyyid Muhammed Saki Erol (Haşimî)
Ahmed el Haznevi hazretleri Nakşibendi tarikatının esaslarını şöyle anlatır:” Bil ki yüce ve mübarek Nakşibendi tarikatı, Peygamber(sav)’in sahabesinin yoludur, o esasa göredir. O’na ne bir ek ne de bir noksanlık yapmışlardır. Tarikatları, Allah’u Teala’nın manevi huzurunda, bulunmakla zahir ve batına Peygamber(s.a.v)’in sünnetine, dinin yapılması istenen kurallarından ayrılmamak, her davranışta, adet, ibadet ve muamelelerde, bid’at ve ruhsatlardan korunmaktır.” Ahmed el Haznevi,Mektubat,25
Seyyid Muhammed Raşit hazretleri: Tarikatın gayesi hakkında şöyle dedi:”
Tarikattan gaye kendi nefsini ıslah etmek ve ihlası kazanmak için muhabbetullahı tahsil etmektir. Bu işin temeli ise muhabbet ve gayrettir.” A. Selahaddin Kınacı,Gül Nesil 63 yıl,104
Seyyid
Muhammed Raşid hazretleri:
”Nakşibendi tarikatı hakiki ve paha biçilmez bir
tarikattır. Bundan istifade edip gayeye ulaşmak ancak tarikata uymayan
şeylerden kaçınmak, tarikatın yolundan gitmek ve Allah’a ulaşmaya hedef
edinmekle mümkündür. Kurallarına uyulursa, göreceği istifadeyi hiçbir şey de
göremez. Bu insanı Allah’a götüren en kestirme ve emniyetli yoldur. Ancak
hakiki Nakşibendi olabilmek için, insanın tarikat adabına, şartlarına ve
talimatlarına göre hareket etmesi, dikkatli rabıta yapması lazımdır.
Bu öyle
büyük bir tarikattır ki daha henüz girilmeden bile insanda değişiklikler olmaya
başlar. Allah muhabbeti dolmaya başlar, dünyadan yüz çevirtir. Fakat tarikata
girildikten sonra bu haller kuvvetlenmeye başlar. Dünya sevgisi kesilir, eski
cimrilik, nefret, kin ve düşmanlık hallerinin kalmadığı, eski davranışların
terk edildiği gözlenir. Bütün arkadaşların değiştiğini görür. Huyu farklılaşır,
halim olur, sabır ehli olur. Allah(cc)’ın bahsedildiği sohbetler her şeyden
tatlı olur, taat ve ibadet hoş gelir. Nakşibendi olduktan sonra çok kısa süre
sonra yüzünü Allah’a döndürür. Hatta bazıları samimi olarak şeyhinin elini
tutup tevbe ettiği andan itibaren, adap talimat almadan Allah(cc) evliyaları
arasına karışır.
Nakşibendi tarikatında olanlar, mensup olmayanlara baktığı zaman onların helal-haram demeksizin önlerine ne gelirse, hoşlarına ne giderse almakta ve yapmakta olduklarını görüp fıkıh ve tarikattan haberi olmadığını görüyor. Fakat tarikata girince bunları fark etmeye başlıyor. Rabbine karşı vermiş olduğu söze:” Ya Rabbi ben pişmanım, yaptığım bütün günahlardan ben nadimim. Keşke yapmasaydım, inşallah bir daha yapmayacağım” ahdine sadık kalarak Allah Teala’nın dostluğunu gözetir. Allah’u Teala’yla dostluk ise insanı şeytanın şerrinden mutlak korur; zira tarikat-ı aliyyeye intisap eden kimse devamlı zikirle meşgul olduğundan şeytan ona yaklaşamaz.” A. Selahaddin Kınacı,Gül Nesil 63 yıl,96-97
Hak olan tarikatlerin hepsinin metotları sahabe-i kiramın yoluna ulaştırır. Nakşibendi tarikatında ilerleme ve kısa zamanda büyük mertebeler kat etme vardır. mesela diğer terbiye metotlarının sonunda elde edilen manevi derece Nakşibendi terbiyesi altında bulunan bir salik daha işin başında kavuşur. Bu durumu imam Rabbani hazretleri şöyle buyurur:
“Sadat-ı kiramın yolu, sahabe-i kiramın yoludur. Bu büyüklerin himmet nazarları gerçekten çok büyüktür. Diğer tarikatların terbiye metotlarıyla elde edecekleri manevi dereceleri, bu yola yeni girenler, daha yolun başında iken elde ettiler. Onların en belirgin özellikleri devamlı huzur bulmalarıdır. Sadat-ı kiramın nazarı hasta kalplere şifadır. Onlar sahabe-i kiramın boyası ile boyanmışlardır. Başkaları ne derse desin!... Çünkü bunun hakikatini sonradan gelenler anlayamaz.” İmam-ı Rabbani,Mektubat,336. Mektup
İmam-ı Rabbani hazretleri pek çok tarikattan icazetli mürşid-i kamil olmasına rağmen o, Nakşibendiliği yaymıştır. Nakşibendi yolunun esaslarını, yaşadığı toplum arasında egemen kılmıştır. Bunun sebebini de şu sözleriyle anlatmıştır:“Nakşibendi tarikatının başı Hz. Ebu Bekir Efendimiz’dir (r.a). O, peygamberlerden sonra bütün insanlığın en faziletlisidir. Bu sebeple, Nakşibendi yolunun büyükleri, ‘Bizim intisabımız, bütün intisapların üzerindedir’ demişlerdir. Zira onların mürşide bağlılıkları (intisap) manevi huzurdan ibarettir. Hz. Ebu Bekir Efendimiz’in (r.a) intisabı da bütün intisapların üzerindedir. Nakşibendi tarikatının en önemli özelliği, başka tarikatlarda elde edilecek manevi hazların, bu yolda daha işin başında iken elde edilebiliyor olmasıdır. Onun için Şah-ı Nakşibend hazretleri, ‘Tasavvufun sonunu bu yolun başına aldık’ demiştir.” İmam-ı Rabbani,Mektubat,221. mektup
Nakşibendi tarikatı sair terbiye meşrebleri gibi dinin zorluklarını barındırmaz, kolaylıklarla doludur. Buna rağmen bid’atlar hususunda ise çok katıdır. Bu nedenle düşünülürse tarikatların en zor olanıdır. İşte bu zorluğu her meşreb gibi Nakşibendi sadatları da kendisine mahsus terbiyet usulü ile gerçekleştirir.
Seyyid Sıbgatullah Arvasi hazretleri irşadı zamanında müridlerine bu konuda şunu tavsiye ederdi:
“Bizim yolumuz, bazı yüklere ve zorunluluklara yer vermez. Onun için kolaydır. Nakşibendilik bidatları kabul etmez, Kur’an ve Sünnet’ten hiç taviz vermez; bu yüzden de tarikatların en zor olanıdır. Bu zorluğu alim olan ilmiyle, cahil olan da nefsini ıslah etmeye çalışmakla öğrenebilir.” İbrahim Tozlu,Altın Silsile,356
Nakşibendi
sadatları bid’atlara karşı son derece katı tutum takındıklarından dolayı, İmam Rabbini Hazretleri ve Seyyid Abdülhakim
Bilvanisi hazretleri gibi Allah dostları “Nakşibendi yolu kıyamete kadar devam
edecektir” İmam-ı Rabbani,Mektubat,251.
mektup;Gavs-ı Bilvanisi,Sohbetler,255,42. sohbet derlerken ,buna mukabil
bid’ata karışmış nice tarikatların da zaman içinde yok olacağı bilinen bir
vakıadır.
Bu konuda Seyyid Sıbgatullah Arvasi hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Dinimizde aslı olmayan uygulamaların (bid‘at), geleceği kötü ve karanlıktır. Bunlardan hiçbir güzellik beklenemez. Bu tür uygulamaları savunan kişiler, kendilerinin aracılığıyla güzelliklere vesile olduklarını söylerler. Ama bu doğru olmaz. Bizim yolumuzda makam ve mevki elde edenler, üstünlük bulanlar, bid‘atlara girmedikleri sürece hüsnükabul görürler. Bizim yolumuzun özelliği budur. Yolumuzda bid‘at yoktur. Bazı tarikatların günümüzde azalmasının sebeplerinden biri de bid‘at karışmış olmasıdır. Günümüzde bid‘atlardan uzak kalmış ve doğru yoldan sapmamış tarikat (Nakşibendilik) insanlara faydalı olabilir. Günümüzde bir başka tasavvuf yolu ile fayda sağlamak oldukça zordur. Bu konuda yolumuzun büyükleri, tarikatların saf ve en yaygın olanın “Nakşibendilik”, fıkıh mezheplerinin içinde en hüsnükabul göreninin de “Hanefilik” olduğunu söylemişlerdir.” İbrahim Tozlu,Altın Silsile,361
Adıyaman Kahta İlçesi Menzil Köyünde ikamet buyuran Gavsı Sani Şeyh Seyyid Abdulbaki el Hüseyni Hazretlerinin, Seyyidlik soy seceresi:
Hz. MUHAMMED MUSTAFA (SAV)
SEYYİD İMAM HÜSEYİN (RA)
SEYYİD İMAM ALİ ZEYNELABİDİN (KS)
SEYYİD ŞERAFEDDİN (KS)
S. MUHAMMED EL-MAĞFUR EBU FİRAS (KS)
SEYYİD MACEDDİN (KS)
SEYYİD EBU FİRAS (KS)
SEYYİD TACEDDİN (KS)
SEYYİD MUHAMMED (KS)
SEYYİD FELLAH (KS)
SEYYİD EBU FİRAS (KS)
SEYYİD KEMALEDDİN (KS)
SEYYİD KASIM (KS)
SEYYİD CAFER (KS)
SEYYİD İDRİS (KS)
SEYYİD KASIM (KS)
SEYYİD TACEDDİN (KS)
SEYYİD ALİ (KS)
SEYYİD MAHMUD (KS)
SEYYİD HASAN (KS)
SEYYİD HALİL (KS)
SEYYİD ALİ (KS)
SEYYİD SAİD EBUL-HAYR (KS)
SEYYİD HACE EBU TAHİR (KS)
ŞEYH SEYYİD KAL (KS)
SEYYİD TAHİR (KS)
SEYYİD MARUF (KS)
SEYYİD MUHAMMED (KS) [Şeyh Muhammed Diyaüddin ks. Hazretlerinin Halifesi]
SEYYİD ABDULHAKİM (KS)
GAVS-I SANİ SEYYİD ABDULBAKİ (KS)
Gavsı Sani Hazretlerinin Nakşibendi Tarikatı Silsilesi:
Tasavvuf ve Mürşid-i Kamil Nedir? Geniş Bir Yazı Dosyası Okumak İçin Tıklayınız..