Nakşibendi Tarikatı - Öz değerleriyle birlikte.
ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE SORU SORUN? İLETİŞİM

CANLI YAYIN İZLEYİN...

 
 
 

GALERY

ANKET

Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?





Tüm Anketler

SİTEDE ARA


Gelişmiş Arama

SİTEMİZE ZİYARETLER!

 
Bugün Tekil410 
Bugün Çoğul531 
Toplam Tekil 8575583 
Toplam Çoğul12516714 
Ip 185.50.70.3

REKLAM

 

DESTEK

Gıybet Kokusu Vardı

Gıybet Kokusu Vardı

Tarih 24 Aralyk 2013, 21:12 Editör

Gıybet hakkında yazılan bir yazı..

Eskiler gıybet edildiği zaman yayılan kötü kokuyu alırlardı. Acaba şimdi gıybet yapılmıyor mu, yapılıyorsa eğer o kötü kokuyu alacak erenler mi yok? 

Ensar'dan Cabir b. Abdullah (r.a) anlatır: "Rasulullah'ın zamanında şiddetli (ve kötü kokulu) bir rüzgar esmişti. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (s.a.v) 'Münafıklar müminlerden bazılarını çekiştirdiler, bu yel onun için esti' buyurdu." Müzekki'n Nüfus adlı eserinde bu olaya değinen Eşrefoğlu Rumi o yelin şimdi de estiğini, hatta o zamankinden daha da şiddetli olduğunu, ama bunu halk tabakasının anlayamadığını belirtir. O kötü kokuyu ancak manevi olgunluğa erenlerin anlayabileceğini söyler ve bundan duydukları rahatsızlık nedeniyle alimlerin halktan uzaklaşıp, tenha köşelere çekildiklerini anlatır. 

"Dedikodu edenlerin ağızlarından çıkan o pis kokuyu avam neden hissetmez?" sorusunu ise şöyle yanıtlar Eşrefoğlu: "Dedikodu halk arasında o kadar çoğalmıştır ki, halkın burnu artık bu kokuya alışmıştır. Debbağları (deri terbiye eden) ve kirişçileri (bağırsak işleyen kişi) görmez misiniz? Onların çalıştıkları yerdeki kokuya kimse tahammül edemez. Ama kendileri bunu hissetmez ve iğrenmezler. Çünkü gece gündüz o koku ile haşır neşirdirler. İşte dedikodu yapanlar da böyledirler." 


İyi ama yalan değil ki!

Günümüzde o kadar çok dedikodu yapıyoruz ki bırakın kokusunu almayı ya da rahatsızlık duymayı konuştuklarımızın dedikodu olduğunu bile bilmiyoruz çoğu zaman. Bir araya gelinmiş zamanlarda yahut sevdiklerimizle yaptığımız telefon konuşmalarında hep, o an orda olmayan kişiler etrafında dönüyor sohbet. İyi ama yalan değil ki, biz doğru olanı konuşuyoruz. İçine düştüğümüz bu yanlışlık konusunda Allah Rasulü (s.a.v) sözün, yalan olsa zaten gıybet değil iftira olacağını söylüyor. Hucurat suresinin 12. ayetinde ise "Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın" buyuran Rabbimiz gıybet etmememiz hususunda bizleri açıkça uyarıyor. 

Gıybet açık bir günah olmasına ve içinde en az bir şahit barındırmasına rağmen, aslında son derece gizli. Hayatımızdaki varlığını itiraf edemediğimiz, başta kendimizden gizlediğimiz ya da çok uzaklarda olduğunu düşündüğümüz bir günah. Peki gerçekten de gıybet bizden uzak mı, yoksa bu konuda kendimizi mi kandırıyoruz? Allah Rasulü (s.a.v) gıybetin tanımını şöyle yapıyor "Birinizin kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmasıdır." 


Televizyondaki kitlesel gıybet

Televizyon kanallarının gözde(!) programları arasında yer alan magazin haberleri yahut da sabah kuşağını kuşatan kadın programları tam olarak Efendimiz'in gıybet tanımı çerçevesinde yer alıyor. Ünlü isimlerin birbirini çekiştirmesi yahut da sıradan insanların ailevi meselelerini dedikodu formatında tüm halkla paylaşma dürtüsü sonucu, gıybet iki-üç kişiyle sınırlı kalmayarak tüm halka mal oluyor. Böylece kitleselleşen her tutum gibi gıybet de zamanla normalleşerek hayatımızın içinde yer ediniyor. Oysa gıybet edilen ortamlarda bulunmakla ilgili olarak Hz. Ali (k.v) şöyle buyuruyor: "Gıybeti dinleyen kimse, gıybet eden gibidir." Sonuç olarak ağzımızı bile açmadığımız halde, televizyon açık durduğu müddetçe biz de bu günaha ortak oluyoruz. Bu günahın bir parçası olmak istemiyorsak ne yapmalıyız? 

"Gıybet edene sus diyene yüz şehit sevabı vardır" buyuran Seyyid Abdülhakim Arvasî (k.s) gıybet edilen ortamları düzeltmeye çalışmanın ne kadar büyük bir sevap olduğunu anlatıyor. Televizyondaki gıybete dur demenin yolu ise bu tarz programlara itibar etmemekten geçiyor. Ancak hayatımızdan gıybeti çıkarmak için sadece televizyon izlemememiz yetmez. Öncelikle kendi konuşmalarımıza dikkat etmeliyiz. Ayet ve hadiste belirtilen gıybet kapsamına giren sözlerden kaçınmalı ve bu tarz sohbetlere dahil olmamalıyız. 


Sevaplarımız kime gidiyor?

Gıybetini yaptığımız kişilerden helallik almadığımız müddetçe onların günahlarını alıyor ve kendi sevaplarımızı da onlara veriyoruz. Gıybetin belki de en acı tarafı olan bu olay, sevmediğimiz insana karşı bizi daha aciz hale sokuyor. Abdullah b. Mübarek (k.s) "Gıybet etmem zaruri olsaydı annemi ve babamı gıybet ederdim. Çünkü sevaplarımı almaya onlar daha çok hak sahibidirler" der. Ağzımızdan çıkacak kelimeler için bir kez daha düşünelim. Sözünü ettiğimiz kişiler, sahip olduğumuz sevapları almayı hak eden insanlar mı gerçekten?

Dedikoducu yaftası yemeği bir tarafa bırakalım; ahiret günü sevap defterimiz açıldığında, dünyada yaptığımız iyiliklerin defterimizde yazılı olmadığını; çünkü bunların gıybetini ettiğimiz kişilerin defterlerine gittiğini görmek... Dahası gıybetini yaptıklarımız haklarını helal etmediği için cennete bir türlü varamamak... İnsan için son derece ibretlik olan bu tabloyu İmam Şarani (k.s) şu hadisle anlatır: "Kıyamet gününde bir insanın amel defteri açık olarak getirilir. Hak Teala'ya 'Ey Rabbim benim çok güzel amellerim ve iyiliklerim vardır, bunlar benim sayfalarıma yazılmamıştır' deyince, o kimseye şöyle denir: 'Gıybet yaptığın için bu güzel amellerin, amel kitabından silinip çıkarılmıştır."

Gıybet konusunda içine düştüğümüz bir diğer yanılgı da yaptığımız amellerin gıybet günahlarını telafi edeceği düşüncesidir. "Ben iyi bir insanım" ön kabulüyle yapılan bu yanlış ne yazık ki pek çoğumuzu içine alıyor. Bu hususta Aliyyü'l Havvas şöyle der: "Herhangi biriniz bir Müslümanın gıybetini yapıp da sonra kendi kendine 'Benim öyle güzel amellerim var ki yaptığım gıybetin günahlarını bağışlatır' demesin. Çünkü olabilir ki hakkında konuştuğu kimseye bütün amellerini kefaret olarak verir de yine onu ikna edemez."

Semerkand Aile dergisi/Şule Akyol/Ocak 2008

Bu yazı 12801 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




Dini Bilgiler

Ramazan Ayının Fazileti

Ramazan Ayının Fazileti Ramazan Ayı hakkında kaynaklarıyla güzel bir makale..

Kudsi Hadisler Hakkında Bilgi

Kudsi Hadisler Hakkında Bilgi Kudsi hadisler hakkında Bilgiler

MENZYL SYLSYLE-Y ALYYYE

Söz ve Resim
İlim, kendini bilmektir.

Yunus Emre

SÖZLÜK

(c) Web sitemizin Vakıf, dernek vb. kuruluşlar ile resmi bir bağı kesinlikle yoktur, tamamen kişisel çabalarla kurulmuş bir web sitesidir. Ancak istifade edilmesi için yazı ve linklerini kaynak belirterek yayınlayıp, destek verdiğimizde olabilir. Ayrıca diğer kaynaklardan, ehli sünnet çizgisinde gördüğümüz çalışmaları kaynak göstererek sitemizde yayınlamaktayız. Niyetimiz, sayısız faydasını gördüğümüz, Kuran ve Sünnet esaslı bu yüce Nakşibendi yolunu insanların tanıması ve istifade etmesine vesile olabilmektir. Sitemizden emeğe saygı çerçevesinde kaynak göstererek her türlü alıntı yapılabilinir. www.NaksibendiTarikati.com
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im