![]() | |||||||||||||
| |||||||||||||
SADIK SOFİLERGALERYSİTEDE ARASON YORUMLANANLARSİTEMİZE ZİYARETLER!
|
![]() İfrat ve Tefrit Genel HatlarıylaDinimizde önemli bir konu olan ifrat ve tefrit hakkında güzel bir yazı.. İnsanın yaradılışı sorumluluk esası üzerine kuruludur. Alemde sorumluluk yüklenme bilincine sahip olan tek varlık insandır. İslâm alimleri, Kur’an-ı Mübin de:“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de, onlar bunu yüklenmekten çekindiler, endişeye düştüler. Ama insan onu yüklendi.” [222]ayet-i kerimesinde söz konusu edilen emanetin, en genel anlamda “sorumluluk” olduğunu belirtirler. Ancak insanın sorumluluğu, kendini bütün varlıklardan azade görerek yalnızca Rabbi’ne boyun bükmekten ibaret değildir. Bilakis, insanın Rabbi’ne karşı sorumluluğu, O’nun yarattıklarına karşı sorumluluğu da ihtiva eder. Hatta diyebiliriz ki, yeryüzünde tüm insanlara, hayvanlara, tabiata yani bütün varlıklara karşı işlenen cürümlerin temel sebebi; insanoğlunun Yaratıcısına karşı sorumluluğunun idrakinde olmamasıdır. Şunu bilmemiz gerekiyor: Bütün yerler, gökler ve içindekiler, Rabbimiz’in lütfu olarak insanoğlunun hizmetine, faydalanmasına verilmiştir. Onun ihtiyaçları için feda edilmiştir. İnsan herşeyi ile hazır bir aleme getirilmiş ve kendisine üstün kabiliyetler, geniş yetkiler verilmiştir. Bütün bunların sonucunda da kendisinden iki büyük vazife beklenmektedir. Bu vazifelerin birincisi, kainattaki bunca rahmeti görüp, hikmeti anlayıp, sahibini tanımak, ona teslim ve emirlerine tabi olmaktır. Cenab-ı Hakk’ın bütün kainata Rahman ve Rezzak sıfatlarının tecellilerini görüp, O’nun güzelliğine hayran olmamak mümkün değildir. Binlerce varlık vasıta edilerek ulaştırılan bunca ikram ve iyiliğe karşı nankörce davranmak, kendisine ihsan ve iyilik edildiği gibi, kendisi de ihsan ve iyilikte bulunmamak, müminin ahlâkı olamaz. Bütün iş ve davranışlarımızda orta yolu tutmak fazilet sayılır. Fazilet dediğimiz güzel huylarda aşırılık (ifrat); bunlardan yoksunluk (tefrit) ise rezilet sayılmıştır. Fazilet sahibi insanlar arasında daima anlaşma, ülfet ve âhenk görülür. Rezilet sahipleri arasında ise hep fitne ve fesat çıkar. Bütün faziletler güzel iş ve davranışlardan ibarettir. Bu sebeple İslâm getirdiği prensiplerle Müslümanları faziletli insanlar yapmaya çalışmış böylece onlardan insanlığa örnek ve önder bir topluluk vücûda getirmek istemiştir. İslâm nizamı, insanın hiç bir duygu ve eğilimini yok etmek istememekte; ancak hayatın bütünüyle ölçülü olmasını, ifrat ve tefritten kaçınılması gerektiğini bildirmektedir. Bu sebeple "itidâl" (ölçü sahibi olmak) son derece önem!i kabul edilmiştir. İslâm cömertliği büyük bir fazilet olarak görür. Fakat cömertliğin, daha doğrusu başkalarına vermenin ve harcamanın fazilet olabilmesi için harcamalardâ itidâle uymak şarttır. Aksi takdirde bu bir fazilet olmaktân çıkar. Hatta sorumluluk gerektiren bir rezilet olur. Bunun için harcamalar da orta yol tutulur. Yani ne aşırı bir şekilde, yerli yersiz harcama yapılır. Bu da israf'tır. Ne de aşırı mal sevgisi ile onu harcamaktan çekinilir. Bu da cimriliktir. Aksine bu iki durumdan da kaçınarak malın İslâm'ın emrettiği şekilde harcanmasına "cömertlik" denilmiş ve bu harcamada itidâl olduğu için fazilet sayılmıştır. Maalesef günümüz dünyasının çarpıklığının temelinde itidal değerlerden sapmaların sonucu olarak yozlaşma yatıyor. Bu yozlaşma, kalbimizin meylettiği “güzel” olan orta yol anlayışına mesafeli durmamızın ürünüdür. İnsan itidale meyilli yaratılmıştır. İtidalli davranış; meşrep ve nesep ayrımları önemli olmaksızın güzeldir. İtidali insanın fıtratının meylettiği ve tüm insanlığın istisnasız güzel saydığı her şeyde aramak mümkündür. Müslümanlar dengede yani “vasat”, yani “orta yol”da bir topluluktur. Zira Mukaddes Kitabımız bizi böyle tarif ediyor. İtidal İslâm'ın temel düsturu ve İslâm itidalin dinidir. Çünkü fıtrat dinidir. İfrat ve tefrit itidalden ayrılanların yoludur. Onun içindir ki,İslâm denge, denge de İslâm'dır.
İFRAT-TEFRİT VE İTİDAL DAVRANIŞLAR İfrat bir şeyin haddini aşmak,tefrit ise bir şeyin hakkını vermemek ,ihmal etmek,geri kalmak,noksan yapmak. Bir başka ifadeyle ifrat, normal ölçülerden ileriye gitmek;tefrit ise normal ölçülerin gerisinde kalmaktır. Güç ve enerjiyi yerli yerinde kullanmak ve haddi aşmamak şeklinde tanımlanan itidal ise; ölçülü ve dengeli olmak, vasatta yani orta yolda bulunmak, istikamet çizgisinde olmak demektir. İfrat ve tefrit, aşırılık ve hamiyetsizlik makbul olmayan, dinimizin nazarında hoş karşılanmayan davranış biçimleridir. Makul olan itidal üzere orta yollu hareket etmektir. “Ey iman edenler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram saymayın. Ve aşırı da gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez”.[223] Ey Mü’minler! Allah'ın size helal kıldığı temiz şeyleri bırakarak ve zühd için bunlardan uzaklaşarak, "bunları kendimize haram kıldık" deyip bu leziz nimetlerden kendinizi mahrum etmeyiniz, Taberi, İkrime'nin şöyle dediğini rivayet eder: Peygamber (s.a.v)'in Ashabından bazı kimseler kendilerini iğdiş ettirmek, et yemeği ve kadınlarla münasebeti terk etmek istediler. Bunun üzerine bu âyet nazil oldu.[224] Helal olanı harama gitmek suretiyle, Allah'ın sizin için helal kıldığı sınırlan geçmeyin. Çünkü Allah sınırı geçenlere buğzeder. İslam, insanları ifrat ve tefritten uzak ve dengeli olmaya çağırır.[225] “Ve işte böyle, sizi ortada yürüyen bir ümmet kıldık ki…”[226] Âyette geçen ve "Orta yolu tutan" diye tercüme edilen "Vasat" kelimesi hakkında Taberi şöyle diyor: "Buradaki "Orta yol"dan maksat, iki uç tarafın ortası demektir. Müslümanlar dinlerinde orta yolu tutmuşlardır. Onlar ne Hıristiyanlar gibi ruhbanlıkta aşın gitmişler ve Hz. İsa hakkında, Hanlık derecesine çıkaracak sözler söylemişler ne de Yahudiler gibi Allah Teala’nın kitabım değiştirerek kendilerine gönderilen Peygamberleri Öldürerek ve rablerini yalancı çıkararak isyana düşmüşlerdir. Bilakis Müslümanlar, itidali muhafaza etmişler, ifrat ve tefritten kaçınmışlardır. Ebu Said el-Hudri, Resulullah’ın, âyette zikredilen "Sizi orta yolu tutan bir ümmet kıldık." ifadesini, "Biz sizi, adaletli bir ümmet kıldık." [227] şeklinde izah ettiğini rivayet etmiştir. [228] İnsanın fiillerinde zuhur eden irat-tefrit ve itidalli halleri şöyle anlatabiliriz: Akıl kuvvetinin ifratı" cerbeze" (şeytânı düşünce); tefriti budalalık; itidâli ise hikmet (iyi, güzel, isabetli ve faydalı düşünce)'dir. Gazab kuvvetinin ifratı tehevvür (asın kızgınlık); tefriti korkaklık; itidali ise şecaat (cesaret)tir. Şehvet kuvvetinin ifratı fücûr; tefriti cinse karşı soğukluk, itidâli ise iffet'tir. Hikmet, şecâat ve iffet'in bulunduğu yerde de adâlet'in bulunması tabiidir. İşte bu ruh kuvvetlerinin itidâl durumu (hikmet, şecaat, iffet ve adâlet) faziletleri; ifrat ve tefrit hâli ise reziletleri ortaya çıkarır. Dolayısıyla güzel ahlâkın kaynağı bu dört fazilet, kötü ahlâkın kaynağı da bu faziletlerin ifrat ve tefriti olan reziletlerdir. Bir Müslüman’ın en önemli ahlâkı görevi de ruhunu bu faziletlerle süslemekten ibarettir. Tevâzu da bir fazilettir. Tevâzu alçak gönüllü olmak demektir. Tevâzuda aşırıya gitmek insanı zillete, aşağılığa sürükler. Tevâzu'dan uzaklaşmak ise insanı kibirli olmaya, benliğimizin bu kötü huy tarafından sarılmasına sebep olur. Şu halde Müslüman kişi davranışlarında itidâl (orta yol) fazilet ve güzel huyların, ifrat ve tefrit (aşırılık veya bir şeyin yokluğu) ise rezilet ve kötü huyların çıkmasına sebep olmaktadır. Allah’u Teala insanı yarattıktan sonra ona gazabı ve şehveti verdi. Gazab ve şehvetin orta hali yani itidali olduğu gibi, ifrat ve tefriti de vardır. Allah’u Teala itidali emretti. Şehvetin ifratı yani haram tarafı hırs, oburluk, yüzsüzlük, riyadır... Tefriti ise cimrilik, yaltaklanma, hasettir... Ortası, yani itidali cömertlik, haya, sabır, zarafet, kanaattir. Haram olanlar helale tebdil etmedikçe tevbelerimiz kabul olmaz. Gazap da böyledir. İfratı böbürlenme, kızma, sövme, kibir, husumet, kindir. Tefriti alçaklık, hamiyetsizlik, sabırsızlıktır. Ortası ise kerem, cesaret, tahammül, vakar ve merhamet sahibi olmaktır. İmam Gazali(r.aleyh)’de bu vasıfları şöyle dile getirir:” Bil ki; hikmetin ifrat(aşırılık), tefrit(noksanlık) ve ikisinin ortasında denge hâlleri vardır. Hikmet deyince, övülen denge hâli kastedilir. Hikmet sıfatı dengede olunca ondan, tedbir, parlak düşünce, amellerin incelikleri ve nefsin gizli afetlerini tanıma konusunda güzel anlayışlar ortaya çıkar. Hikmetin ifrat hâlinden; hile, aldatma, kurnazlık ve benzeri huylar ortaya çıkar. Hikmet noksan olunca, dalgınlık, cahillik, ahmaklık ve delilik ortaya çıkar. Hikmet, sâlikin ifrat ve tefritten uzak durup gayret ve teslimiyeti birleştirerek amel etmesidir. Cahillik; tecrübe azlığıdır. Ahmaklık, niyeti iyi fakat gidişatı kötü olmaktır. Delilik ise, bütün bu saydıklarımızın bozuk olmasıdır. Gazap kuvvetine gelince; gazabın itidal(dengeli) hâline şecaat denir. Şecaatten; cömertlik, darda kalanlara yardım, kinini tutma, sözünde durma gibi güzel huylar ortaya çıkar. Gazabın ifrat(aşırı) derecesi vardır; ondan, kibir, kendini beğenme, aşırı kızgınlık ve benzeri kötü huylar ortaya çıkar. Gazabın tefrit(noksan) ve gevşek derecesi vardır; ondan da, düşüklük, zillet, korku ve içe kapanıklılık meydana çıkar. Gerçi, bu derecede insan, gerekli hakkını alır, fakat genelde zillet hâli yaşar. Şehvet kuvvetine gelince, onun itidal(dengeli) hâline iffet denir. İffetten, cömertlik, sabır, vera (şüpheli) şeylerden çekinme, insanlara yardım ve kimsenin elindeki mala göz dikmeme gibi güzel huylar ortaya çıkar. Şehvetin ifrat(aşırı) hâlinde, hırs, mala ve keyfine aşırı düşkünlük gibi kötü huylar ortaya çıkar. Onun tefrit/noksan hâlinde ise, haset, küfür, kınayıp ayıplama gibi kötü huylar ortaya çıkar.[229] Saldırganlık ve korkaklık zemmedilmiş, yerilmiş; cesaret ise övülmüş bir ahlâk olarak görülmüştür. İsraf ve cimrilik de kınanmış, cömertlik ise övülmüştür. Saldırganlık ve cimrilik ifrat, korkaklık ve israf tefrit, cesaret ve cömertlik ise orta yoldur. Müslüman orta yol (vasat) üzere bulunur. Aşırılıklara, taşkınlıklara temayül etmez. Zarûrî ihtiyaçlardan fazla harcamak; şerîatın haram ettiği şeylere yönelmek, nefs ve şehvetin isteklerini yerine getirmek, gaflet ve saygısızca harcamak ifrat derecede bir israftır. Kulluk görevini yerine getiremeyecek kadar vücudun zarûrî ihtiyaçlarını kısmak da tefrid sayılacak bir israftır. Şu halde, güzel ahlâkların temeli, hikmet, şecaat, iffet ve her birisinin mükemmel hâli olan adalettir. Diğer bütün güzel ahlâklar, bu dört ahlâka bağlıdır. HER İŞTE DENGELİ OLMAK Dinimiz,her işte dengeyi öğretir ve dengeli olmayı ister. İtikatta,amelde, hürmette,sevgide ifrat gibi tefrit de tehlikeli ve yasaktır. Kur'an'da müminlerin “vasat bir ümmet” kılındığı haber verilmektedir.[230] Her ne kadar “vasat” kelimesi dilimizde “ne iyi, ne kötü; orta halli” anlamında kullanılmaktaysa da, burada bir anlam kayması mevcuttur. Zira Kur'an dilinde “vasat” kelimesi “her şeyin en hayırlısı ve efdali ” anlamına gelmektedir. [231] Hâce Ubeydullah hazretleri, "Beni Hûd sûresi yaşlandırdı"[232]hadisini şöyle izah etmiştir: "Resûlullah Efendimiz (s.a.v),Hûd sûresinde ”Sana emredildiği gibi istikamet üzere ol “ [233] hitabına muhatap olduğu için böyle buyurmuşlardır. İstikamet çok zor bir iştir. Çünkü o, bütün eylem, durum ve sözde orta yolda istikrarlı olmak demektir. Öyle ki yapılan her iş gerektiği kadar olmalı; haddi aşmamalı, ifrat ve tefritten uzak olmalıdır. Bu kaideye binaen, ‘İş istikamettedir, keramet ve olağan üstü gösterilere itibar edilmez’ denilmiştir.” |