Nakşibendi Tarikatı - Öz değerleriyle birlikte.
ANASAYFA SİTEDE ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE SORU SORUN? İLETİŞİM

CANLI YAYIN İZLEYİN...

 
 
 

GALERY

ANKET

Yeni web sitemizi nasıl buldunuz?





Tüm Anketler

SİTEDE ARA


Gelişmiş Arama

SİTEMİZE ZİYARETLER!

 
Bugün Tekil1219 
Bugün Çoğul1319 
Toplam Tekil 8768347 
Toplam Çoğul12724185 
Ip 185.50.70.3

REKLAM

 

DESTEK

Seyda Hazretleri'nin Bir Kerameti ve Bahçıvan Nuri

Seyda Hazretleri'nin Bir Kerameti ve Bahçıvan Nuri

Tarih 21 ?ubat 2013, 14:59 Editör

Bahçıvan Nurinin yaşadığı bir olay..

Not: Bu yazıda ismi geçen Bahçıvan Nuri şu an Adıyaman Kahta ilçesi Menzil köyünde Merkad-ı Şerif kabristanlığında meftundur.

Soru: Menzile gittiğinizde neler hissettiniz, neler gördünüz? İlk izlenimlerinizi söyler misiniz?

Cevap: O toprağa ayak basınca başka bir dünyaya gelmiş gibi, sanki Asr-ı Saadet’teymişim gibi hissettim..

Nereye baksam mütevazı insan simâları, ilim kokan âlimler, Rasulullah (sav)’in kokusunu taşıyan seyyitleri gördüm. Her taraf buram buram nisbet kokuyordu.

Daha namaz vakti olmamıştı. Abdestlerimizi tazeledik ve küçük bir kahvede, küçük oturaklara oturup çaylarımızı yudumlarken mânevi bir hava teneffüs ediyorduk. Artık dünyayı unutmuştuk. Tek isteğimiz ezan-ı Muhammedi’nin okunması ve Seydâ Hazretleri!ni görebilmekti.

Derken, beklediğimiz an geldi. Camiye girdik. Ezan okunduktan sonra herkeste bir hareketlenme oldu. İşte “O” geliyordu… Üzerinde deve tüyünden cübbesi, başında nurlar saçan sarığı, yüzündeki tebessümü ve selam verişi… O anda dünya durmuştu. Aman ya Rabbi! İşte aradığım! “Baba” diyebileceğim, teslim olacağım gönüller sultanı! İşte, Veresetu’l-Enbiya… O anda kendime baktım. Biraz Kur’an öğrenmiş, biraz ilim tahsil etmiş kendimin; o havanın içerisinde ne kadar cahil ne kadar aciz ne kadar günahkâr olduğunu idrak ettim.

İçimde O’nun elini öpebilmek için şiddetli bir arzu oluştu. Ben de diğer insanlar gibi sıraya geçtim. Mübareğe yaklaştıkça kalbimin çarpıntısı fazlalaştı. Elinden tuttum… Aman Ya Rabbi! Hiç bu kadar yumuşak, ipeklerden daha yumuşak bir el tutmamıştım. Elin sıcaklığını yüreğimde hissettim. Öptüm öptüm…
O anda Enes (r.a)’ın şu sözü aklıma geldi: “10 sene Allah Rasûlü (sav)’e hizmet ettim. Rasulullah (sav)’in mübarek eli bazen başımı okşardı bazen de onu öperdim. O’nun elinden daha yumuşak, ne ipeğe temas ettim ne de başka bir şeye…”

“Elhamdulillah” dedim.. İşte Peygamber vekili! Allah-u Teala’nın bize, “Ey iman edenler! Allah’tan korkunuz ve sâdıklarla beraber olunuz” ayet-i celilesi aklıma geldi. “Buldum” dedim, “buldum… Sâdıkunu buldum.”

Akşam oldu. Baktım, herkes mübareğin huzuruna varıp tövbe ediyor. Bu bizim cemaate yaptırdığımız tövbeye benzemiyor. Bizler cemaate toplu olarak cuma namazlarında, bayram günleri büyük tövbe yaptırırız. Fakat cemaatte herhangi bir değişiklik olduğunu görmeyiz. Kendi kendime dedim:

-“Burada, Allah dostunun huzurunda yapılan tövbenin, cemaate çok büyük etki yaptığını gözlerimle gördüm.” Demek ki, diğer imam ve görevli arkadaşları tenzih ederim- ben yalan söylüyorum, gıybet ediyorum, haram yiyorum ki bizim yaptırmış olduğumuz tövbe cemaate menfaat vermiyor. İnsanın kendi kendine yapmış olduğu tövbe de menfaat vermiyor. Adam içki içiyor, “tövbeler tövbesi bir daha içmeyeceğim” diyor. Fakat gene içiyor. Diğer kötü fiilleri “yapmayacağım” diyor, gene yapıyor. Ama burada sarhoşu, yoldan çıkmışı, her türlü insan Allah dostunun huzurunda tövbe yapıyor. Rabbü’l-alemin’in emir buyurduğu, “Ey iman edenler! Nasuh tövbesiyle tövbe ediniz” emri tecelli ediyor.

Ben de sıraya girdim. Mübareğin önünde ellerimizi uzatıp, “Ya Rabbi! Ben pişmanım. Bütün günahlarımdan… İnşallah bir daha ben yapmayacağım,” dediğim anda sanki Allah (cc)’nun mânevi huzurunda ve Rabbü’l-alemine söz veriyormuşum gibi hissettim. Seydâ Hazretleri elini elimizin üzerine koyduğunda Peygamber Efendimiz (sav)’in Akâbe’de ashabından biat alması hatırıma geldi. Mevlâ’ma bir daha şükrettim.

Tövbe faslı bitti, namazlar kılındı. Seyda Hazretleri istirahate çekildi. Bize talimat verdiler, “Şu şartları yapacaksınız” dediler. Vakit erkendi. Kahveye gittik. Orada sofilerle sohbet etmeye başladık. Hiç bir cemaatte görmediğim mütevazılığı sofilerde gördüm. Herkes “muhabbetten sanki birbirini yiyecekmiş gibi “ sarılıyorlardı. Hangi sofiye yüzümü çevirsem sanki ezelden tanıyormuşum gibi geldi. “Demek ki ‘kalu bela’da, ruhlar aleminde tanışıp sevişmek, burada da görüşmek budur,” dedim.

Bahçıvan olduğunu söyleyen bir sofiyle sohbet ediyorduk. O sofi dedi: “Kurban bize bir keramet anlat.” Bahçıvan muhabbetle elini kaldırdı ve o sofiye dokunup dedi ki:
“Kerata salata! Dünyanın her tarafından insanın buraya gelip toplanması, hiçbir davetiye gönderilmeden burada cem’ olması keramet değil midir?” Ve anlatmaya başladı:

“Bir zamanlar biz Urfa’da işimiz olduğu için Seyda Hazretleri’nden izin istedik. O tarihte bu bölgede terör çoktu. Seyda Hazretleri buyurdu ki:

-“Akşam sonu olursa gelmeyin. Sabah gelirsiniz.”

Müsaade aldık, ayrıldık. Urfa’ya geldik. İşlerimizi gördük. Akşam vakti oldu. Sofiler: “Geri dönelim,” dediler. Ben de Seyda Hazretleri’nin emrini hatırlattım. Fakat sofiler muhabbetten duramadılar. Menzil’e dönmeye karar verdik. Çaylar başına geldiğimizde o zaman baraj yapılmamıştı yolun ortasında teroristler barikat kurmuştu. Şoförümüz barikatı aşmak için arabaya gaz verdi. Barikatı aşamadık. Orada saklı olan teröristler silahlarla arabamızı taradılar. Arabanın her tarafı kurşun deliği oldu. İçerde yaralananlar vardı. Bana da çok kurşun isabet etti.

Teröristler bizi arabadan indirdiler.

-“Nereye gidiyorsunuz?” dediler. Biz de,

-“Menzil’e gidiyoruz,” dedik. Teroristler, “Menzil” adını duyunca korktular, kaçtılar. Arkamızdan gelen bir araba yaralıları görünce hepimizi hastaneye götürdü. Doktor tek tek muayene etmeye başladı. Sıra bana geldi. “Soyun!” dedi. Gömleğimi çıkarınca 10-15 mermi yere döküldü. Doktor hayret etti! Hiçbir mermi vücuduma girmemişti! Doktor hayretle sordu:

- Sen evliya mısın?
- Hayır, ben evliyanın bahçıvanıyım, dedim.
Tekrar Menzil’e döndüm. Seydâ Hazretleri dışarıda geziniyordu. Beni görünce yanına çağırıp sordu:
- Sofi Nuri, teröristler sizin yolunuzu mu kesti? Biz size demedik mi “gelmeyin”? Sofi Nuri, kurşunlar sana değmemiş mi?
- Hayır kurban, himmetinizle değmemiş, dedim.
- Sofi Nuri Senin kılını da mı kopartmamış? diye sordu.
- Himmetinizle hayır kurban, diye cevap verdim.
- E, sadatların işidir! Elhamdulillah… buyurdular.

Bu yazı 21359 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit




Sizlerin Anıları

Bir okurumuzun yaşadığı güzel bir anı..

Bir okurumuzun yaşadığı güzel bir anı.. Üniversite öğrencisi bir kardeşimizin başından geçen hoş bir anı..

İki Sofi Şehidimizin Anısı

İki Sofi Şehidimizin Anısı Hayırla yâd etmek için sitemize eklemek istedik..

MENZYL SYLSYLE-Y ALYYYE

Söz ve Resim
Emanet ehline verilmez ise, o topluluğun kıyameti yakındır..

HZ.MUHAMMED (S.A.V)

SÖZLÜK

(c) Web sitemizin Vakıf, dernek vb. kuruluşlar ile resmi bir bağı kesinlikle yoktur, tamamen kişisel çabalarla kurulmuş bir web sitesidir. Ancak istifade edilmesi için yazı ve linklerini kaynak belirterek yayınlayıp, destek verdiğimizde olabilir. Ayrıca diğer kaynaklardan, ehli sünnet çizgisinde gördüğümüz çalışmaları kaynak göstererek sitemizde yayınlamaktayız. Niyetimiz, sayısız faydasını gördüğümüz, Kuran ve Sünnet esaslı bu yüce Nakşibendi yolunu insanların tanıması ve istifade etmesine vesile olabilmektir. Sitemizden emeğe saygı çerçevesinde kaynak göstererek her türlü alıntı yapılabilinir. www.NaksibendiTarikati.com
RSS Kaynağı | Yazar Girişi | Yazarlık Başvurusu

Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im