| ||||||||||||||||||||
SADIK SOFİLERGALERYSİTEDE ARASON YORUMLANANLARSİTEMİZE ZİYARETLER!
|
Kurtboğan Evliyası ve Yüzbaşı AliKıbrıs Harbi zamanında gerçek yaşanmış bir anı.. KURTBOĞAN EVLİYASI KİMDİR KISACA TANIYALIM ! Asıl ismi Hamza olup, Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin hazretlerinin baba...sıdır. Büyük velîlerden Pîr İlyâs hazretlerinin halîfelerinden olan Hamza Efendinin türbesi İstasyon Mahallesindedir. Hamza Efendiye Kurtboğan lakabının takılması şöyle anlatılır: Hamza Efendinin vefât edip defnedildiği günün gecesi bir kurt gelip kabrini açtı. Bu kurt o beldeye musallat olmuştu. Yeni mezarları bulur ve ölüyü kabirden çıkarıp parçalardı. Bu kurt Şeyh Hamza'yı da parçalamak ve yemek istedi. Şeyh Hamza Mübârek elini uzattı, kurdu boğazından tutup öldürdü. Ertesi sabah ziyârete gelen halk kurdu ölü vaziyette, Şeyh Hamza'nın elini de mezardan dışarıda buldular. Orada hâl sâhibi bir zât vardı. O; "Kurt değdiği için şeyhin elinin yıkanması lâzımdır." dedi. Elini yıkadılar, el hemen kabirden içeri çekildi. O günden beri Hamza Efendi Kurtboğan lakabı ile meşhur oldu. KURTBOĞAN İLE ALİ YÜZBAŞI "Bismillahirrahmanirrahim" diye yavaşça mırıldandı, yanındaki yaşlı yolcu. Yavaşça doğrulmaya başladı. Ve ekledi: "Geldik oğul." Yolcular oturdukları yerden usul usul kalkıyorlardı. Otobüs perona girdiğinde iyice yaşlı birkaç yolcunun dışında tüm otobüstekiler ayaklanmış; paketlerini, el çantalarını ellerine almışlardı. Hemen önündeki sıradan iki genç, onların önünden kasketlerini kulaklarına kadar indirmiş güneş yanığı yüzleri ile iki köylü, beyaz posbıyıklı, sakallı bir koca... "Ne kadar da bizim Hasan Amcaya benziyor." diye düşündü Ali Yüzbaşı. Severdi Hasan Amcayı. Tahtacı idi. Asker ocağına girmesinde çok büyük rolü olmuştu. "Oğul, her Türk'ün fıtratında askerlik vardır ve dahi peygamber ocağıdır. İmkanın varsa sende gir." demişti. Girdiği o yolda senelerdir yürümüştü. Harb Okulu, kıtaya çıkış. Teğmenlik, üsteğmenlik, yüzbaşılık. Komando okulu, Kıbrıs.......... Ve bu yolun sonunda kader kendisini bu soğuk sonbahar sabahında Amasya'ya kadar getirmişti. Önkapıdan çıktığında soğuk bir hava yüzüne çarptı. Titredi. "Olacak o kadar" diye düşündü. 1975 yılının Kasım ayının sonlarıydı. Amasya'nın dağların arasında kaldığını ve içinden geçen Yeşilırmak nedeniyle, havasının nispeten daha ılıman olduğundan bahsederlerdi, Carcurum-Eryatağı'nda çalışmış arkadaşları. Hızla otogar binasına girdi. Niyeti ilk karşılaştığı kişiye sormaktı. Aksilik, uyuklayan bir iki kişi ve gelen yolculardan başka ortalıkta pek kimseyi göremedi. Yavaşça banklara doğru yürüdü. Oturma bankları salonda birine paralel yerleştirilmişti. Yaşlı bir adam, gözleri yarı kapalı, başında kahve rengi takkesi, sırtında kalın eski bir palto, yaslandığı bastonu ve yılların, güneş yanığı yüzüne, hediyesi kırışıklıkları ile yapayalnız oturuyordu. "Günaydın Amca" dedi. "Aleykümselam" diye mırıldandı yaşlı adam. Yavaşça kalktı, garip adam. Mescit yazan tabelanın altındaki kapıya doğru yürüdü. Ali Yüzbaşı çok dikkat etmesine rağmen ayak seslerini duyamadığını fark etti. "Herhalde lastik tabanlı ayakkabı veya mes giyiyor." diye düşündü. Dikkatle bakmasına rağmen geniş pantolonun altında ayakkabıları göremedi. ............................................................. On dakika sonra, otogarın kapısından çıkmış hafif bir rüzgar altında şehir merkezine doğru yürüyorlardı. "Adın ne? Diye sordu. Yaşlı adam. "Ali" dedi misafir. "Ali Yüzbaşı. Ya senin?" Uzunca bir süre konuşmadan yürüdüler. Misafir düşünüyordu: "Amma garip bir adam. Bu yaşta ve bu saatte, işini yaptırabileceği bir yakını yok mu acep?"..... Yaşlı adam mırıldanmayla karışık cevap verdi. Anlamamıştı. Ama sanki "Kişi her zaman yalnızdır." der gibi geldi. Üsteleyemedi. Azeriler Camisi, dörtyol, heykel hep bu şekilde geçildi. Sessiz soğuk ve düşünceli. Arastaya gelene kadar beş mi altı mı cami geçmişlerdi saymamıştı. Ama alışılmadık sayıda çok cami olduğu dikkatini çekti, yüzbaşının. Ve tamamı eski idi. Oldukça eski...... Birden Ankara'da günler boyu ezan sesini duymadığını farketti. "Oğul!" dedi Gani Baba. "Alışkın olmayabilirsin, Amasya'nın soğuğuna. Gerçi, Askerler alışkın olur, soğuğa sıcağa. Ama bizim burası biraz farklıdır. Arastadaki çay ocağı açılmıştır. Gel birer çay içelim. Hem ısınırız. Hem de vakit geçirmiş oluruz. Henüz çok erken." Misafir, sessizce, suçluluk duygusu içinde başını önüne eğdi. Ev sahibi sağa dönüp arastaya girdi. Sağdan ilk dükkandan içeri girerken seslendi. "Oğul bize acele iki çay yap. Üşüdük. Misafirimiz var." Alçak taburelere oturmuş saçları ve sakalları kırlaşmış üç dört kişi ayağa kalkıp "Hoş geldiniz" diyerek karşıladılar. ............ Çayların gelmesi....... Şekerin atılması.... Karıştırılması...... İlk yudum...... Bir daha........ Bir daha....... Ali yüzbaşı dalgın, düşünceli. "Hayırdır oğul daldın? Uykusuzluktan mı? Yoksa bilmeden seni üzdük mü?" Ali Yüzbaşının Anlatısı: Uzunca bir süre hastahanede kaldım. Kurşun kemiğe denk gelmiş. Kıbrıs'ta görev bitince; Kendisini bulmak ve teşekkür etmek için buralara kadar geldim. .................. Çaydan sonra ırmak kenarına inmişlerdi. Her zaman yeşil akan; Adını renginden alan, ırmak boyunca yürüyorlardı. Saraçhane Camii, ekin pazarı, Beyazıt Camii konuşmalarına şahit olmuştu. Parkın içinde küçük bir camiin önünden geçerken, "Geldik" dedi Gani Baba. Camiin avlusuna dönüverdi. "Gel Can!" diye ünlendi. Şaşırmıştı Ali Yüzbaşı. Sabah namazı geçeli epey olmuştu. "Kurtboğan'ın bu saatte camide ne işi olabilir?" diye düşündü. Ona rağmen çağrıya uydu. Camiin kapısını yavaşça açarak içeri süzüldüler. Gani Baba mihmandardı. Sabahın er ışıklarının aydınlattığı son cemaat yerinde duvardaki levhalar ve yazılar dikkatini çekti. Okumak isteği duydu. Gani Baba içeri girdiğinden, sonraya bıraktı. Camiin içinde dikkatini ilk çeken, küçük pencerelerin ışıkları daha da azalttığı dar sahanın tam ortasındaki türbe oldu. Üzerinde, Arapça yazıların bulunduğu yeşil örtü ile kaplı türbe. "Kurtboğan Hazretleri burada yatmaktadır" diye açıkladı yaşlı adam. ...................... Üç beş dakika geçmişti. "Benim gitmem gerek, oğul." dedi, Gani Baba. "Yapılacak işler var. Kal sağlıcakla." Sesi çok daha farklı geldi Ali Yüzbaşı'ya. Sanki bir başka dünyadan konuşuyordu. "Sağol Baba." diye cevapladı. Ve ekledi: "Seni tekrar nerede görebilirim?" "Amasya'da, Suluca'da, Merzifon'da kime sorsan gösterirler. Yolun düşerse beklerim" cevabını, farkına varılamayan süzülüş ve kapının açılıp kapanma sesi izledi. Beynindeki uğultudan, gönlündeki boşalmadan dolayı önce fark edemedi. Dış kapının kapanma sesi ile birlikte aydı. "Kime sorsan gösterirler." Beşparmak'ta Kurtboğan'ın kendisine kullandığı ifadenin aynısıydı. Yerinden fırlayıp Gani Baba'ya yetişmek istedi. Koşar adımlarla camiden çıktı. Dört tarafına bakındı. Camiin avlusunda uçuşan sararmış yapraklardan başka ne bir hareket görebildi; Ne de bir canlı. Sanki avlu birden boşalmıştı. Not : Yazıda geçen Gani Baba Hz. ise yine türbesi Amasya Suluova'da bulunan bir Allah (cc) dostu, evliya zat idi.. Bu yazı 18117 defa okunmuştur.
|
BAZI YAZILAR...MENZYL SYLSYLE-Y ALYYYE
Silsile-i aliyye ne demektir? Hz. Muhammed Mustafa (sav) 1 Hz. Ebubekr Sıddık (ra) 2 Selman-ı Farisi (ks) Hz. 3 Kasım bin Muhammed (ks) Hz. 4 İmam Cafer-i Sadık (ks) Hz. 5 Bayezid-i Bistami (ks) Hz. 6 Ebu Hasen Harakani (ks) Hz. 7 Ebu Ali Farmedi (ks) Hz. 8 Hace Yusuf Hemedani (ks) Hz. 9 Hace Abdülhalık Gücdevani (ks) Hz. 10 Hace Arif-i Rivegeri (ks) 11 Hace Mahmud İnciri Fağnevi (ks) Hz. 12 Hace Ali Ramiteni Hz. (ks) 13 Muhammed Baba Semmasi (ks) Hz. 14 Seyyid Emir Külal (ks) Hz. 15 Şah-ı Nakşibend (ks) Hz. 16 Alaeddin Attar (ks) Hz. 17 Yakub-i Çerhi (ks) Hz. 18 Hace Ubeydullah Ahrar (ks) Hz. 19 Mevlana Muhammed Zahid (ks) Hz. 20 Mevlana Derviş Muhammed (ks) Hz. 21 Hace Muhammed Emkeneki (ks) Hz. 22 Muhammed Baki Billah (ks) Hz. 23 İmam-ı Rabbani (ks) Hz. 24 Muhammed Masum (ks) Hz. 25 Mevlana M. Seyfeddin Faruki (ks) Hz. 26 Seyyid Nur Muhammed Bedauni (ks) Hz. 27 Mazharı Can-ı Canan (ks) Hz. 28 Şeyh Abdullah-ı Dehlevi (ks) Hz. 29 Şeyh Mevlana Halid Bağdadi (ks) Hz. 30 Seyyid Abdullah (ks) Hz. 31 Seyyid Taha (ks) Hz. 32 Seyyid Sıbgatullah Arvasi (ks) Hz. 33 Şeyh Abdurrahman-ı Tahi (ks) Hz. 34 Şeyh Fethullah Verkanisi (ks) Hz. 35 Şeyh Muhammed Ziyaeddin Nurşini (ks) Hz. 36 Şeyh Ahmed El Haznevi (ks) Hz. 37 Gavs-ı Azam Seyyid Abdulhakim ElHuseyni (ks) Hz. 38 Seyyid Muhammed Raşid Erol (ks) Hz. 39 Gavs-ı Sani Seyyid Abdulbaki (ks) Hz. Hakkında 40 Sultan Şeyh Seyyid M. Saki Elhüseyni (ks) Hz. TASAVVUF KÖŞESİ
|
||||||||||||||||||
(c) Web sitemizin Vakıf, dernek vb. kuruluşlar ile resmi bir bağı kesinlikle yoktur, tamamen kişisel çabalarla kurulmuş bir web sitesidir. Ancak istifade edilmesi için yazı ve linklerini kaynak belirterek yayınlayıp, destek verdiğimizde olabilir. Ayrıca diğer kaynaklardan, ehli sünnet çizgisinde gördüğümüz çalışmaları kaynak göstererek sitemizde yayınlamaktayız. Niyetimiz, sayısız faydasını gördüğümüz, Kuran ve Sünnet esaslı bu yüce Nakşibendi yolunu insanların tanıması ve istifade etmesine vesile olabilmektir. Sitemizden emeğe saygı çerçevesinde kaynak göstererek her türlü alıntı yapılabilinir. www.NaksibendiTarikati.com
Alt Yapy: MyDesign - Dizayn ve Hosting: Ri-Mer Bili?im |